Bir Patatesin Bilinci: Samuel Butler’ın Sınırları Zorlayan Perspektifi
Bilinç nerede başlar ve nerede sona erer?
Selamlar sevgili dostlar,
Bu hafta "Bu muydu?" ailesi olarak sizlere yine dolu dolu bir içerik sunuyoruz. Bir yandan 19. yüzyıl filozofu Samuel Butler'ın makinelerin bilinci üzerine yaptığı sıra dışı düşünceleri keşfederken, diğer yandan domatesin dünyayı nasıl fethettiğine tanık olacağız. Madem konuyu açtık peki siz bu konularda neler düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi iletisimbumuydu@gmail.com adresine mail veya Bu muydu? instagam adresine DM ile iletebilirsiniz. Bu sırada siz de isterseniz, Bu muydu? Instagram ve Youtube kanallarını takip edebilirsiniz. 🍄 🐛
YouTube:
Hanımefendiler ve beyfendiler! @bbumuydu takdim eder 💫
Mafyanında el attığı domatesin Avrupa'ya girişi, hem pizza hem de ketçap gibi dünya çapında sevilen lezzetlerin doğuşuna zemin hazırladı. İtalya'dan Amerika'ya uzanan bu yiyeceklerin hikayesi, göçmenlerin taşıdığı kültür mirasıyla şekillendi ve tüm dünyada popüler hale geldi. 1800'lerin başında İtalya'da domates ve makarna ayrı ayrı tüketilse de, bu ikisinin "pasta al pomodoro" olarak birleşmesi henüz gerçekleşmemişti. Domuz yağı kullanımının azalmasıyla, İtalyanlar makarnalarını domates sosuyla tatlandırmaya başladı. 20. yüzyılda domatesin popülaritesi, Cirio gibi konserve gıda şirketlerinin katkılarıyla arttı. Ancak Mussolini ve Filippo Tommaso Marinetti’nin politikaları domates ve makarnanın kaderini bir süreliğine değiştirdi. Bu süreçte domates, Amerika’da Campbell’s gibi markalarla dünya mutfaklarına yayıldı ve spagetti köfte gibi küresel lezzetlerin temelini oluşturdu.
📎 İzlemek için: Pizzadan Mafyaya: Bu Bir Domates Hikayesi
🦋
Biz Bumuydu olarak uzaya roket falan fırlatmıyoruz, hatta ofisimiz bile yok, evde çekiyoruz videoları pijamalarımızla! 😂 Ama inanın bize, Mars'a insan göndermekten daha zorlu bir görevimiz var: Edebiyat, kültür ve sanatı yaymak!
Düşünsenize, bir bilgi virüsü gibiyiz, ama iyi tarafından. Sizi düşündüren, meraklandıran, beyin kıvrımlarınızı şenlendiren videolar hazırlıyoruz. Ama ne yazık ki elektrik faturası, internet aboneliği, hatta bazen çekim aralarında yediğimiz pizzanın bile parası var. 🍕
İşte bu noktada siz devreye giriyorsunuz, sevgili bilgi kahramanları! Bize destek olmak için illa süper kahraman olmanıza gerek yok. Bir kahvenin 40 yıl hatırı vardır derler, biz de diyoruz ki *bir pizzanın 400 videosu olsun!* 😜
Patreon veya Buy Me a Coffee üzerinden yapacağınız her destek, bizim için yeni bir video, yeni bir bilgi bombası demek. Hatta belki bir gün stüdyo bile kiralayabiliriz, kim bilir? Belki de bir gün pijamalarımızla değil de takım elbiseyle çekeriz videoları, ne dersiniz? 😎
Bumuydu'yu desteklemek için:
Patreon: https://www.patreon.com/Bbumuydu
Buy Me a Coffee: https://buymeacoffee.com/bumuydu
Unutmayın, her bir desteğinizle cehalete karşı verdiğimiz savaşta bize mühimmat sağlıyorsunuz. Birlikte daha bilgili, daha meraklı, daha eğlenceli bir dünya yaratabiliriz!💪
🦋
Bilim Özel Bölüm:
Bir Patatesin Bilinci: Samuel Butler’ın Sınırları Zorlayan Perspektifi
Bilinç nerede başlar ve nerede sona erer? Kim bu çizgiyi çizebilir? Kim herhangi bir çizgi çizebilir? Her şeyin her şeyle iç içe geçmediğini kim iddia edebilir? Makineler hayvan yaşamı ile sonsuz çeşitlilikte yollarla bağlantılı değil midir?
“Makinelerin şu anda az bir bilince sahip olması gerçeği gibi, sonunda makinelerin bilinç kazanma olasılığına karşı da hiçbir güvence yoktur.”
Samuel Butler’a göre, "Sonunda makinelerin bilinçlenmesi ihtimaline karşı hiçbir güvence yoktur, makinelerin şu anda az bir bilince sahip olması gerçeğinde olduğu gibi. Bir yumuşakçanın da fazla bilinci yoktur. Makinelerin son birkaç yüzyılda kat ettiği olağanüstü ilerlemeyi göz önüne alın ve hayvan ve bitki âlemlerinin ne kadar yavaş ilerlediğini not edin. Daha yüksek organizasyona sahip makineler, zamanla kıyaslandığında son beş dakika gibi bir sürede yaratılan varlıklardır, dünün değil. Bilinçli varlıkların yaklaşık yirmi milyon yıldır var olduğunu varsayalım: makinelerin son bin yılda kaydettiği ilerlemeye bir bakın! Dünya yirmi milyon yıl daha var olabilir mi? Eğer öyleyse, nihayetinde ne hale gelmezler ki? Bu belayı kökten çözmek ve onların daha fazla ilerlemesini yasaklamak daha güvenli değil mi?”
Bu düşünce, makinelerin gelecekte bilinç kazanabileceği ve bunun potansiyel riskleri hakkında bir uyarı niteliği taşıyor. Yapay zeka alanındaki hızlı gelişmeler ve bilinç kavramının karmaşıklığı göz önüne alındığında bu görüş ilginç olsa da, bazı eleştirileri de beraberinde getiriyor. Makinelerin gelişimiyle biyolojik evrimi kıyaslarken bu iki süreç arasındaki önemli farklar göz ardı ediliyor. Yapay zekanın potansiyel yararları ve riskleri üzerine daha fazla araştırma yapılması ve bu alanda etik ilkelerin geliştirilmesi büyük önem taşıyor. Çünkü yapay zekanın geleceğimizde önemli bir rol oynayacağı aşikâr; bu konuda bilinçli ve sorumlu bir yaklaşım benimsemek gerekiyor.
Viktorya dönemi karşıtlığı ile tanınan Samuel Butler, yukarıdaki pasajı 1872 yılında yazdı. Zamanının ikiyüzlülüklerine yönelik en keskin eleştirilerden biri olan “The Way of All Flesh” (Her Canlının Yolu) adlı romanıyla bilinen Butler, 150 yıl önce makinelerin bilinci üzerine derinlemesine düşündüğü bir kitap olan “Erewhon”u kaleme almıştı. “Erewhon”, anlatması zor bir kitap. “Yapay Zeka: 6 Derinleşen Endişeler, Yalnızlık ve Anlamsızlık-1 ve 2”yi izleyenler zaten Butler ve ünlü kitabı Erewhon ile tanışdılar. Kitabın adı "hiçbir yer" anlamına geliyor — Yunanca'da “ütopya”nın ifade ettiği şeyle aynı. “Erewhon”, hayali bir ülke olarak bir ütopya değil; bunun yerine, Viktoryen toplumunu ve belki de kendi toplumumuzu ters yüz edilmiş bir aynada görebileceğimiz bir eğlence aynası. “Erewhon” sakinleri, suçları hastalık, hastalıkları ise suç olarak ele alır; hastalanan insanları hapse atar ve kendi davranışlarını mazur göstermek için suçluluk üzerine kibarlıkla örtülmüş ikiyüzlü açıklamalara güvenir. “Partinize gelmeyi çok isterdim ama sanırım hırsızlık yapma dürtüsü hissetmeye başladım” demek ne kadar da hoş olurdu. Şanssızlık yaşayan insanları cezalandırırlar ki, aslında günümüzde biz de benzerini yapıyoruz. Butler’ın eleştirisi de tam olarak bu noktada odaklanıyor. ‘Müzikal bankalar’ metaforu ile Butler, dini, ahlaki değerler ve toplumsal kurumların iki yüzlülüğünü eleştiriyor ve bu bankaları Viktoryen dönemin kiliselerine benzetiyor. Müzikal bankaların kullandığı para, yüzeyde kutsal bir değer olarak yüceltilir, ancak gerçekte ikiyüzlülükle görmezden gelinir; esas önemli olan gerçek para. Onların üniversiteleri ise, karmaşık ve arkaik doktrinleri öğreten ama gerçek eleştirel düşünceyi teşvik edemeyen "akılsızlık kolejleri"dir. Onların toplumu, hayvan öldürmeyi ve et yemeyi yasaklayarak, et tüketimine yönelik arzularını bastıran bireylerin, bu yasağa karşı kara borsaya başvurmalarına yol açan bir utanç ve çarpık bir toplumsal sorun yaratır. Bu durum, Viktoryen toplumunun cinsel baskısına ve bunun sonucunda ortaya çıkan büyük çaplı, acımasız seks ticaretiyle olan ilişkisine bir gönderme olarak gmörebiliriz. Bu bağlamda, Butler, hayvan öldürmenin etik olarak yanlış olduğuna vurgu yaparken, asıl sorunun yasakların sosyal dinamikleri nasıl karmaşıklaştırabileceğine de dikkat çeker.
Peki, Butler gerçekten de makine bilincinin ihtimalini mi araştırıyordu? Başıboş yapay zekâlardan o kadar mı endişeliydi ki, mekanik ilerlemeyi yasaklamayı bile önerdi? Bazı insanların onu gerçekten böyle anladığı aşikar. Frank Herbert’in klasik bilim kurgu romanı “Dune”u biliyorsanız, makine zekâlarını yasaklayan “Butleryan Cihadı” hakkında bilgi sahibisinizdir. Orijinal Butler’ın bu isim oyunundan keyif alacağını düşünüyorum. Ancak, müzikal bankalar, hastalık mahkemeleri ve akılsızlık kolejleri göründükleri gibi değildir; makine zekâsı tartışması da aslında daha derin bir konuyu temsil ediyordu: dönemin biyolojik evrime dair bilimsel doğruluğu ve bunun teolojik sonuçları üzerine yapılan hararetli tartışmalar.
Butler’ın ne demeye çalıştığı konusunda bazı görüş ayrılıkları vardır. Kendisi ya bu konuda kasıtlı olarak belirsiz davranmış ya da pozisyonunu değiştirmiş görünüyor. Bazıları, doğal seçilim yoluyla canlıların karmaşıklığının giderek artmasını öne süren argümanların, makinelerin benzer şekilde bilinç geliştirebileceğini ima ettiğini söyleyerek evrimi eleştirdiğini iddia ediyor. Eğer öyleyse, bu durumda ‘reductio ad absurdum’ daha basizt şekilde söylemek gerekirse "saçma olana indirgeme" artık o kadar da ‘absurdum’ yani "akla sığmaz"değil. Diğerleri, aynı argüman biçimini evrim karşıtlarını parodi etmek için kullandığını, onların evrimi öğretisini bastırma, inkâr etme, damgalama ve gerekirse yasaklama çabalarını hicvettiğini söylüyor. Bu durum, rahatsız edici derecede modern bir çağrışım da taşıyor.
Butler makine bilincini, evrime yönelik bir eleştirel alegori ya da evrim karşıtlarına karşı bir alegori olarak kullanıyor olabilir. Her iki durumda da Viktorya dönemi bir satirik distopya, düşünen makinelerle ilgili günümüz tartışmalarını tam isabetle öngörüyor. Bu, sanki “Gulliver'in Gezileri” Lilliput'u bir turistik destinasyon yani varılması amaçlanan yer olarak değerlendiren bir Yemeksepeti, TripAdvisor veya Yelp incelemesi gibi bir duruma dönüşmüş: “Gulliver'in Gezileri”ndeki “Halat taşıyan küçük adamlara dikkat edin! Bu olumsuz bir durum. Samuel Butler'ın "Makinelerdeki Darwin" adlı makalesindeki makine bilinci kavramı, günümüzdeki tüketici yorum platformlarıyla oldukça çarpıcı bir şekilde bağdaşıyor. Butler bu konuda ciddi olsun ya da olmasın, biyolojik evrimi destekleyen aynı argümanların en azından makine bilinci ihtimalini ima ettiğinde haklıydı. Nitekim göreceğimiz gibi, makine öğrenmesinin olası yöntemlerinden biri, Richard Dawkins tarafından popülerleştirilen bir kavram olan ‘Bencil Genler’in bilgisayarlarda çalışan algoritmalar ve sinir ağları olduğu, bir sonraki nesle başarılı şekilde aktarılmak için rekabet ettiği bir evrimsel mekanizmaya dayanmakta. Benim hayal ettiğim Stanley Kubrick'in kült filmi 2001: A Space Odyssey'deki yapay zeka HAL 9000 gibi benzeri bir yapay zeka sistemi, tam olarak bu şekilde bir öğrenme yöntemiyle gelişiyordu. Ve bu paralelde kendisine verilen görevi tamamlamak için her şeyi yapabilecek kadar kararlıydı. Ve bu durum insanlarla çatışmasına neden olur. Ancak Butler, evrime karşı yapılan eleştirilerin, bilimsel olarak imkânsız olduğuna dair açıklamaların, makine bilincine karşı yapılan bazı eleştiriler ve bunun felsefi olarak imkânsız olduğunu açıklayan argümanlarla oldukça benzerlik göstereceğini de doğru bir şekilde belirtmiştir. Eleştirmenlerin evrim hakkında yanıldığını hatırlamakta fayda var.
Daha genel olarak, Butler’ın çalışması tartışmamız için üç nedenden ötürü iyi bir başlangıç noktasıdır. Birincisi, Butler çizginin kırılganlığını, onun koşullu niteliğini görür. Son 40 yılda primatolog Frans de Waal gibi bilim insanları, insanlar ile insan olmayan hayvanlar arasında kesin, niteliksel bir ayrım olduğu fikrine şüpheci meydan okumalar getirmiş ve hayvan dünyasında alet kullanımı, dil vb. örnekler bulmuşlardır. Ancak Butler, bundan yüz yıldan fazla bir süre önce insan ile hayvan ve insan ile makine arasındaki çizgilerin, düşündüğümüzden daha belirsiz olduğunu işaret ediyordu. Aslında, kasıtlı olarak kışkırtıcı görünen sözlerle, Butler hem makine-hayvan ayrımına hem de niteliksel olarak farklı insan bilinci fikrine meydan okur: ‘Bilinç nerede başlar ve nerede sona erer? Kim bu çizgiyi çizebilir? Kim herhangi bir çizgi çizebilir? Her şeyin her şeyle iç içe geçmediğini kim iddia edebilir? Makineler hayvan yaşamı ile sonsuz çeşitlilikte yollarla bağlantılı değil midir? Bir tavuğun yumurtasının kabuğu narin beyaz bir kaplama ile yapılmıştır ve bir yumurta kabı kadar makinedir: kabuk, yumurtayı tutmak için bir düzenektir, yumurta kabının kabuğu tutması gibi: her ikisi de aynı işlevin aşamalarıdır; tavuk kabuğunu içinde yapar, ama bu saf çömlektir. Rahatlık açısından yuvasını dışarıda yapar, ama yuvanın makine olma durumu yumurta kabuğundan fazla değildir. Bir “makine” yalnızca bir “düzeneğe” eşdeğerdir.'
"Makine-hayvan ayrımının kesinliğine bir darbe vurduktan sonra Butler, öz-farkındalık konusuna yönelir. Muhtemelen esprili bir dille, fakat bundan daha az aydınlatıcı olmamak kaydıyla, Butler mütevazı patatesin bilinci üzerine düşünür: ‘Karanlık bir mahzende bile, bir patatesin ona mükemmel bir şekilde hizmet eden bir tür düşük kurnazlığı vardır. Ne istediğini ve onu nasıl elde edeceğini çok iyi bilir. Mahzen penceresinden gelen ışığı görür ve filizlerini doğruca oraya doğru gönderir: filizler zeminde sürünerek ilerleyecek, duvar boyunca tırmanacak ve mahzen penceresinden dışarı çıkacaktır... Onun şu sözleri söylediğini hayal edebiliriz: “Buraya bir yumru, şuraya bir yumru koyacağım ve çevremden alabildiğim her türlü avantajı emeceğim. Bu komşuyu gölgede bırakacağım, diğerini ise alt edeceğim; yapabileceklerim, yapacaklarımın sınırı olacak. Benden daha güçlü ve daha iyi bir konumda olan beni yenecek, benden zayıf olanı ise ben yeneceğim.” Patates örneği, hem bir dilin en temel haliyle nasıl olabileceğini göstermekte hem de bilinç kavramını sorgulatmakta. Eğer bir patateste bile bilinçten söz edemiyorsak, bilincin tam olarak ne olduğu sorusu daha da önem kazanmakta. “Eğer bu bilinç değilse, bilinç nedir?” İstiridye örneği de benzer şekilde, canlıların bilinç seviyelerinin farklı olabileceğini göstermekte. Bu durum, canlıların acı çekip çekmediği veya duygulara sahip olup olmadığı gibi derin felsefi soruları beraberinde getirmekte. İnsanların diğer canlılara kıyasla daha kompleks bir bilinç yapısına sahip olduğu düşünülse de, bu durum tüm canlıların bilinçsiz olduğu anlamına gelmemekte.
Şimdi Butler sadece “Dune” okuyucusunun değil, sebzelerin bile adil bir hedef olmayabileceğini aniden fark eden vejetaryenin de dikkatini çekmiştir. Çünkü bir yandan da bir buharlı motordan bir patatese kadar her şeyde zihnin olasılıklarına dair Butler’ın esprili övgüsü, aslında bir zamanlar kötülenen ve şu anda mütevazı bir canlanma yaşayan bir bilinç teorisine uyar. Belkide kendimize tekrar şu soruları sormamız gerekli. Bilinç nerede başlar ve nerede sona erer? Kim bu çizgiyi çizebilir? Kim herhangi bir çizgi çizebilir? Her şeyin her şeyle iç içe geçmediğini kim iddia edebilir? Makineler hayvan yaşamı ile sonsuz çeşitlilikte yollarla bağlantılı değil midir?
Keyifli öneriler: 🦋 🐝
Bu muydu?: Rüzgar
Diğer Bültene kadar görüşmek üzere…
Bir sonraki bültenimizde hangi konuları görmek istediğinizi bize iletin! İlgi alanlarınıza ve merak ettiklerinize en uygun içerikleri sunabilmemiz için geri bildiriminiz çok önemli.
Hemen aşağıdaki linke tıklayarak kısa ve kolay anketimizi doldurun. Böylece bültenimizi sizin için daha da değerli hale getirelim!
👉 [Form linki] 👈
Unutmayın, sizin görüşleriniz bizim için çok değerli!